Seçmen Erdoğan’la vedalaşabilir mi?
AK Parti 22 yıldır aralıksız Türkiye’yi yöneten bir parti, ama artık giderek millet nezdinde cazibesini kaybediyor. Çünkü AK Parti yola çıkarken ‘kurucu değerleri’ ile oluşturduğu hikayeden büyük ölçüde uzaklaşmış bulunuyor.
Kuşkusuz bu kadar uzun süre iktidarda olan bir partinin hikayesinin kısa sürede bitmesi, sosyolojik gerçeklik açısından çok mümkün değil. Ancak toplumsal sosyolojiyi doğru analiz ettiğimizde, özellikle siyasal partilerde uçağın burnunun büyük ölçüde inişe yaklaştığı anlarda ani olarak çıkışa geçmesi, hepten imkansız olmasa da çok zor olduğu anlaşılacaktır.
Her ne kadar AK Parti’den kopuşlar, 31 Mart seçimleriyle somut hale gelmiş olsa da esas itibariyle 2019 yerel seçimlerinden bu yana anketlere de eşlik eden bir kopuş yaşanıyor. Unutmayalım, Erdoğan’ın en yüksek oy alarak cumhurbaşkanı seçildiği 2023 seçimlerinde de AK Parti’nin oyu, 2002 seçimlerinde aldığı yüzde 35’ler civarına düşmüştü. 2024 yerel seçimlerinde ise CHP’nin ardından ikinci parti oldu.
Ve bugün AK Parti 22 yılın sonunda, ülkeye kendinden önceki dönemlerde bile az rastlanabilecek bir ekonomik kriz yaşatıyor. Şu anda emekliler, asgari ücretliler, emekçiler kelimenin tam anlamıyla derin bir yoksulluk yaşıyor. Bu tabloya hukuksuzlukları, adalete olan güven duygusunun kaybolmasını, devletin liyakatsiz kadrolara teslim edilmesini de eklediğinizde, AK Parti’nin neden geniş toplum kesimleriyle gönül bağlarının koptuğunu anlamak aslında hiç de zor değil.
AK Parti’nin geldiği bu noktayı değerlendirirken, toplumda yaşanan değişimin ve farklılaşmanın doğru analiz edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu konuda geçtiğimiz günlerde Medyascop’ta Ruşen Çakır’ın sosyolog Feyza Akınerdem’le yaptığı çok önemli bir röportaja dikkat çekmek istiyorum.
Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde SETA’nın AK Parti’nin yerel seçimlerdeki yenilgisinin nedenlerini ortaya koymak amacıyla hazırlanan bir rapor tartışıldı. O raporda, ilk kez Erdoğan’a yönelik eleştirilerin varlığından söz edilmişti. Her ne kadar bu rapor reddedildiyse de bu konu halen Türkiye’nin tartışma gündeminde. Sosyolog Feyza Akınerdem, Ruşen Çakır’ın bu konudaki sorusunu şöyle cevaplıyor: “Biz Seçimden sonra 16 şehre gittik ve oy tercihlerini değiştiren seçmenle konuştuk. Bizim ilk tespitlerimizden biri de buydu. O yüzden ben SETA’da bu sunumun yapıldığından yüzde 200 eminim. Ama hiçbir kaynağım yok. Zaten biz sahada da gördük bunu. Bizim gördüğümüzü onlar da görüyorlar. Artık Erdoğan o kadar koruma altında değil seçmenin Duygu dünyasında. ‘Aracılar var, onun etrafındakiler var, kötü danışmanları var kadrosunda sorunlar var ama Erdoğan’ın niyeti, hedefi iyi, Hâlâ düzgün. Ben ona inanıyorum’ anlayışı var. Bu anlayış bitti. En çekirdek seçmende ‘o iyi çevresi kötü’ anlayışı hâlâ var. Ama o en çekirdek seçmen Erdoğan’ı değerler üzerinden eleştirmese de ‘Artık siyasi ömrünü tamamladı, dolayısıyla biz onunla vedalaşmalıyız’ üzerinden eleştiriyor. Bu duyguya gelmiş olmaları önemli.”
Akınerdem, AK Parti kitlesinde aidiyet duygusunun hala güçlü olduğunu ama bu partiye gönül veren insanların “Tamam, o bizim liderimiz, önderimiz; biz onu çok sevdik, biz ona kıyamayız, ama onun siyasi ömrü tamamlandı’ anlayışı var. Bu bence bir sosyolog olarak, bir siyasal araştırmacı olarak da siyasi değişimin artık geri dönülemez noktaya geldiği yer” şeklinde değerlendiriyor.
Galiba bir gerçeğin altını daha kalın bir şekilde çizmek gerekiyor, AK Parti hikayesinin zayıflaması, siyasette yeni arayışları da beraberinde getirmiş bulunuyor. Evet eli hala Altı Ok’a gitmekte zorlanan önemli bir kitle var ama Feyza Akınerdem’in de belirttiği gibi “Türkiye’de eli Altı Ok’a gitmeyecek çok önemli bir kitle, iki seçimdir CHP’ye oy bastı. Bu seçimde daha çok bastı. Hatta bunu biraz utana sıkıla söyleyenden, daha kor çekirdek bir milli görüş geleneğinden gelen insanlar da ‘hayatta yapmam’ dediği şeyi yaptı.”
Son 31 Mart seçimleri de gösterdi ki seçmen, AK Parti’den de CHP’den de kesinlikle bir değişim bekliyor. AK Parti şimdilik ‘değişim’ meselesini askıya almış görünüyor. Eğer CHP 2028’de kazanmak istiyorsa, değişimden başka bir seçeneği bulunmuyor.
Feyza Akınerdem’in, “yer değiştirmeye hazırlanan seçmen” olarak tanımladığı kesimle ilgili önemli tespitleri var özetle şöyle:
-Artık CHP’ye merakla bakıyorlar. yani CHP’ye bakma duygusu da değişti. Erdoğan’la ilgili, artık geride kalmış bir lider duygusu olarak nasıl değiştiyse, CHP’ye de artık merakla, bazen de şüpheyle bakıyorlar. Bu merak böyle heyecanla, geleceğe umutla bakan bir merak olmayabilir. Biraz umutsuz, çok umutlanmak istemeseler de merak ediyorlar, izliyorlar.”
-“Değişim söylemi inanılmaz karşılık bulmuş seçmende. Ama bu, CHP’nin kendi yapısal değişimi ile ilgili olmayabilir. ‘Değişime ihtiyacımız var’, ‘Değişim iyidir’, ‘Biraz da değişelim’ gibi, değişim sözcüğü çok farklı bağlamlarda seçmenin diline pelesenk olmuş. Bence seçmenin diline ‘değişim’ sözcüğünü yerleştiren kesinlikle CHP oldu. Değişmesini bekliyorlar.”
Siyasette 24 saat elbet çok önemli, ama bir gerçek var ki 2028 seçimlerinde ‘değişim’ çizgisini sürdürenler kazanacak, değişimden vazgeçenler kaybedecek, şimdilik görünen bu.